Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 54'ü kentsel alanlarda yaşıyor ve bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 66'ya çıkması bekleniyor.
Betonlar arasında boğulan insanların nefes almak için en fazla uğrak yerleri parklar, bulundukları kent yakınlarında ki ormanlık alanlarıdır.
Park düşünülse, ova düşünülse akla ilk gelen görsellik elbet toprak üzerini kaplayan yeşil örtüdür.
Çimler ne zamandan beri yaşadığımız gezegenimizdedir?
Bunu öğrenmek için haydi epeyce bir geri gidelim.
MÖ 70 milyon önce, Poaceae (Çayır otu) familyasına ait gerçek çimler, Dinozorların yaşadığı Mezozoik Çağ’ın sonlarında, Geç Kretase’de ortaya çıkmaya başladı. Bu döneme ait özellikle Hindistan’daki fosillerde dinozor dışkılarında (koprolit) çim fitolitlerine rastlanmıştır.
Ancak 66 milyon yıl önce. Dünya yörüngesine yönelen ve Yukatan yarım adasına düşen göktaşı, dinozorlar başta olmak üzere boy hacim kütle bakımından büyük, yerküre üzerinde yaşayan türlerin%75'ni de yok etti.. Geniş ormanlık alanlarda ağaçların gölgesine adapte olmuş, toprak yüzeyinde yoğun yayılmış eğrelti otları yerine güneşten kısıtlı bir şekilde yaşamaya çalışan çim türleri bu felaketten sonra ağaçların azalmasıyla birlikte gölgeye adapte olmuş eğrelti otlarına baskın gelerek yerküre yüzeyinde yayılmaya ve evrim sürecine başlamışlardır.
Elbet bu süreçte yerküre üzerinde hayata tutunan canlı türlerinde de aynı şekilde evrim süreci başlamıştır.
Bu dönemden epeyce ilerleyip günümüze yakın milattan önce üç yüz binli yıllarda mola verelim...
İlk insanlar, yani Homo sapiens, yaklaşık 300.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıktı. Bu tarih, fosil kayıtları ve genetik çalışmalarla destekleniyor. Örneğin, Fas'taki Jebel Irhoud'da bulunan 315.000 yıllık Homo sapiens fosilleri, bu zaman dilimini işaret ediyor. Ancak, modern insan davranışları (örneğin, sembolik düşünce, sanat) yaklaşık 100.000-50.000 yıl önce daha belirgin hale geldi.
Afrika'dan tüm dünyaya yayıldığını bulunan o döneme ait basit el aletlerinden takip ederek anladığımız avcı toplayıcı atalarımızın , yerleşik düzene geçip daha sonra şehir devletleri kurmalarının en büyük nedeni tarım yapmayı öğrenmiş olmalarıdır.
Hint İndus vadisi, Çin, Sarı nehir vadisi, Fırat ve Dicle arası Mezopotamya, ve Nil nehri boyunca gruplaşan insanlık, çim atası poa familyasından olan buğday ,arpa ve yulaf tarımı yapmaya başlamışlardır.
Bu da çim türlerinin insanlık tarihini etkileyen ve insanlık yaşam koşullarını değiştiren ilk etkilerinden biridir.
Özellikle yerleşik düzene geçilen bereketli hilal dediğimiz Mezopotamya'da kurulan şehirlerin oluşturduğu Sümerlerde, yıllar geçtikçe tarımsal üretim fazlasından dolayı klanlar kabileler ve şehir devletleri aralarında takas yoluyla ticarete başlamışlardır.
Bu takas yollu ticaretleri, koyulan vergileri kayıt etme zorunluluğu, tapınak ekonomisinin yönetimi gibi pratik gereksinimler, çivi yazısının gelişmesine, yol açmıştır. İlk olarak kil tabletler üzerine çizilen piktogramlar, zamanla soyut sembollere dönüştü.
Buğdaygiller yani çim türleri, tarihin ışığı yazının hayata geçmesinde de önemli rol oynamışlardır..
Çim Tarihi: Yeşilin Serüveni
Tek yıllık çimlerden olan buğdaygillerin getirmiş olduğu zenginlik zaman geçtikçe insanlık tarihinin en eski ve en yaygın bitki örtülerinden biri olan çok yıllık çim türlerinin de önemli alanlarda kullanılmasını sağlamıştır.
Antik Dönemlerde Çim Kullanımı
tarımın geliştiği Milattan önce 10bininci yıllarında
. Mezopotamya, Mısır ve Çin gibi eski uygarlıklarda, çim benzeri bitkiler genellikle tapınak bahçelerinde, saray avlularında ve zenginlerin özel alanlarında dekoratif amaçlarla kullanılmıştır. Pers uygarlığında, "pairidaeza" (cennet bahçesi) kavramı, düzenli çim alanlarının ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Bu bahçeler, estetik ve huzur verici bir ortam yaratmak için çimle kaplanırdı.
Levent ÖZCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder